Bir Joganita Klasiği, Okunası...
Aykut Kocaman Hakkında - Piyanisti Vurmayın !
Oscar Wilde, 1882 yılında Kuzey Amerika’da konferanslar vermek üzere bir tura katılır. Tur sonunda ise konferans vereceği salona gelir. Oldukça ferah ve tertemiz bir salon… Tam masasına oturduğu anda, şaşırtıcı bir manzarayla karşılaşır. Karşısında bir piyano ve duvarda asılı koca bir levha. Üzerinde ise büyük harflerle şöyle yazar: “Please don’t shoot the piano player. He is doing his best.”
“Lütfen piyanisti vurmayın; o, elinden gelenin en iyisini yapıyor.”
Aykut Kocaman Fenerbahçe’nin Karabükspor’a kendi sahasında 3-1 yenildiği maçın ardından görevi bırakıp, istifa ettiğini açıkladı. Spor kamuoyu hemen akabinde bu konuya inanılmaz bir ilgi gösterdi. Medyanın konuştuğu tek isim o andan itibaren Aykut Kocaman olmuştu. Sonrası acılı bir Türk filmi (!) eşliğinde devam etti. Futbolcular stadyumdan çıkmadı, Aziz Yıldırım istifayı kabul etmedi – Oysa ki istifa tek taraflı bir bildirimdir-. Fenerbahçe kaptanı Volkan, Aykut Kocaman bırakırsa futbolu bırakacağını açıkladı. Taraftar Aykut Kocaman’ın evinin adresini sosyal medyada paylaştı (!)
Ve beklenen oldu Aykut Kocaman istifasını geri çekti. Görünen olayın istifa’dan daha çok istifade yaratma amacı da ortaya çıktı. Ancak bu Aykut Kocaman’ın ilk vukuatı değildi ve onu yakından takip edenler için bu gel-gitler pek de sürpriz değildi.
Yaklaşık 10 sene öncesinden itibaren başlayan bir sürece kadar uzanmak gerekir, meselenin derinliğini ve aslında sığlığını anlamak için.
(1)
Aykut Kocaman 2004 yılında İstanbulspor’un teknik direktörüdür. Ve İstanbulspor nispi olarak başarılı bir sezon geçirmektedir puan tablosunda. İlk teknik direktörlük kariyerinde başarılı bir sezon geçiren Aykut Kocaman için skor anlamında söylenecek pek bir şey yoktur ama İstanbulspor başka bir açıdan büyük bir uçurumun eşiğindedir. Parasızlık ve ekonomik kriz. Kulübün kasası tamtakırdır ve kriz içinde boğuşulduğu defalarca defalarca anlatılır. Aykut Kocaman’da bu ekonomik krizi sıklıkla dile getirmekten kaçınmaz.
Lig bitmek üzereyken ortalık karışır. Başrolünü İstanbuspor’da görev yapan Adnan Sezgin’in oynadığı “bond çanta içindeki paraların” resmi geçiti kaplar Türk Futbolunu… Parasız İstanbulspor, Fenerbahçe ile çekişen Beşiktaş’ı 2-1 yener ve ardından Ankaragücü’ne yenilir. Enteresan bir biçimde İstanbulspor’lu futbolcular prime boğulurlar bundan sonra. Klüp kasası tam takır kuru bakırdır, lakin ortada dağıtılan bir prim vardır. Daha da ilginci dağıtılan primin kaynağı belli değildir. Nerden gelir ki bu paralar?
Enteresanlık bitmez. Mehmet Yozgatlı ve Petkov’un İstanbulspor’dan Fenerbahçe’ye transferleri esnasında gariplikler birbirini izler. Bedava transferler dönemi başlar. 1 Eylül 2003 tarihinde Fenerbahçe’ye satılan Petkov ile 29 Ocak 2004'te satılan Mehmet Yozgatlı transferi ile ilgili fatura ve tahsilat makbuzunun olmayışı dikkatlerden kaçmaz maliyeciler tarafından. Zira İstanbulspor maliyeciler tarafından büyük bir kıskaç altındadır.
Yozgatlı’nın medyaya “2 milyon dolar, Petkov’un da “1 milyon dolar” olarak yansıyan transferleriyle ilgili kayıt bulamayan kulüp denetçileri, bunun üzerine Fenerbahçe Kulübü’ne başvurur. Fenerbahçe Hukuk İşleri Müdürü Metin Özer imzasıyla gelir yanıt. Yozgatlı’nın 270 bin dolar ödenerek, Petkov’un da “serbest oyuncu” statasüyle transfer edildiği ve bu yüzden bonservis ücreti ödenmediği bildirilir.
Tüm bu olayların ortasında belki de başrolde bulunan Aykut Kocaman’ın bu hikayesi ne gariptir ki çabuk unutulan hikayelerin başında gelir.
Aykut Kocaman’ın yeni durağı Malatyaspor’dur artık.. İstanbulspor’da bir sonraki sezon 2005 yılında küme düşmüştür zaten. An itibariyle İstanbulspor TFF 3. Lig’de mücadele etmektedir.
Malatyaspor teknik direktörlüğü başarıdan uzak bir dönemdir Aykut Kocaman için. 2004-2005 sezonunda Malatyaspor’da çalışır ama sezonu tamamlamadan Malatyaspor’dan da istifa eder. Notalar bu dönemde pek net çıkmıyordur. Malatyaspor bir sonraki sezon küme düşer ve şu sıralar da pek haber alınamaz (!)
(2)
2005-2006 sezonunda ise Konyaspor macerası başlar Aykut Kocaman’ın. Ama Konyaspor macerasına tek bir maç damga vurur. Konya’da oynanan ve Fenerbahçe’nin Anelka’nın akıl almaz tekniği ile birlikte elle attığı gol sonrası Konyaspor’u mağlup ettiği maç. Hakem Özgüç Türkalp gerçekten de benzerine ancak Cem Papila’da rastlanacak bir maç yönetir. Konyaspor camiası öfkelidir, sadece Konyaspor camiası da değil, futbol camiası da. Nitekim sonraki hafta da pek çok takım “El Değmemiş Bir Lig İstiyoruz” pankartlarıyla maçlara çıkarlar.
Ama en kesin ve net çıkışı Aykut Kocaman yapar! Konyaspor teknik direktörlüğünden değil, teknik direktörlükten de istifa eder.
O günü anlatan haber şu şekildedir;
“Konyaspor'un hocası Aykut Kocaman maç sonrası oyuncularıyla yaptığı toplantıda, "Madem sistem böyle işliyor ve bir kurban istiyor, şu andan itibaren teknik direktörlüğü bırakıyorum" diyerek herkesi şoke etti. Tecrübeli hoca, "Arkadaşlar artık bu sistemden, bu düzenden bıktım. Bu sistem, bu düzen düzelmek için bir kurban istiyor. Dayanacak gücüm kalmadı ve teknik direktörlük hayatımı bu maçla birlikte noktaladım" dedi. Aykut Kocaman'ın bu sözleri Konyasporlu futbolcuları adeta şoke etti. Yeşil - Beyazlı oyuncular, gözyaşları içinde hocalarını kararından vazgeçirmek için çaba harcadı ancak Kocaman, "Kararım kesindir. Lütfen ısrar etmeyin" diyerek geri adım atmayacağını söyledi. ”
Çabalar (!) sonuç vermez ve Aykut Kocaman teknik direktörlüğü bırakır. Kendisine en net tepkiyi ise Fenerbahçe taraftarları verir.
3 Ekim 2005 yılında antu.com’un yayınladığı bildiri “Sözünde Dur Aykut Kocaman” başlığıyla yayınlanır ve şu ifadelere yer verilir
“Cumartesi akşamı deplasmanda oynadığımız Konyaspor maçında Nicholas Anelka`nın çıkan olaylar da hep eski Fenerbahçeliler ön plandaydı. Teknik direktör Aykut Kocaman, Ceyhun Eriş, Erhan Albayrak. Murat Hacıoğlunu gösterdiği olgun tavrı ve yorumları nedeniyle tebrik ediyoruz. Bu yukarıda saydığımız eski Fenerbahçeliler, başta Aykut Kocaman olmak üzere 73. dakikada, öyle ya da böyle yenen bir golden sonra neden dağıldıklarını, üzerine neden 3 gol yediklerini Konya kamuoyuna izah etsinler. Adamların gözlerini nasıl bir hırs bürüdüyse kimi kırmızı kart gördü, kimi teknik adamlığı bıraktı. Burada Aykut Kocaman`a sesleniyoruz. Bu işler çocuk oyuncağı değil. Bırakıyorum dediysen bırakacaksın, sözünün arkasında dur... Kimse senin bu blöflerini yemedi, yemeyecek de. Bu sözü bu aralar çok kullanıyoruz ama "laf ağızdan bir kere çıkar".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder